
Ebru Güven kimdir?
Kalpten kaleme bir yolculuğa var mıyız?
Dilin estetik ve dönüştürücü gücüne inanan, edebiyat aracılığıyla bireyin iç dünyasına ve toplumsal bilince dokunmayı amaçlayan bir eğitimci ve edebi içerik üreticisidir.
İlk lisans eğitimini işletme alanında tamamlamış, ancak kelimelerin anlam ufkunda yankılanan çağrılara kayıtsız kalamayarak, ikinci üniversite olarak *Türk Dili ve Edebiyatı* alanına yönelmiştir.
Kelimelerle kurduğu bağ, onu yalnızca aktarım yapan bir anlatıcıdan öteye taşıyarak; düşünsel derinliği, duygusal sezgiyi ve estetik dili birleştiren bir yazar kimliğine dönüştürmüştür.
Yaşam Boyu Öğrenme Anlayışı ve Çok Disiplinli Gelişim
Bireyin entelektüel ve mesleki gelişiminin süreklilik arz ettiğine inanan bir eğitimcidir.
Kendisini yaşam boyu öğrenmeye adamış; bu anlayışı, farklı disiplinlerde aldığı eğitimlerle somutlaştırmıştır.
Özel eğitim uygulamaları, işaret dili, İngilizce, Arapça, bilgisayar kullanımı, bilgisayar destekli muhasebe ve masal anlatıcılığı gibi çeşitli alanlarda edindiği bilgi ve beceriler, yalnızca akademik donanımını değil, aynı zamanda pedagojik esnekliğini de güçlendirmiştir.
Elde ettiği deneyimleri hem sınıf ortamına hem de yazı diline yansıtarak, öğrenmeyi tek yönlü değil; çok katmanlı ve yaşamla iç içe geçen bir süreç olarak konumlandırmaktadır.Bu süreçte yazının bir ifade biçimi olmanın ötesinde; insanı yeniden kuran, içsel hakikati görünür kılan, bir rehber olduğunu fark etmiştir.
“Simyanın Dili Edebiyat” adını verdiği bu yolculuk ona şunu öğretmiştir:
— Eğitim, sadece bireyi değil; onunla birlikte büyüyen dünyayı da dönüştürür.
Edebi Yaklaşım ve Felsefi Duruş
Edebiyat onun dilinde bir davettir:
— İçe, insana ve hayata yapılan bir çağrı.
Felsefeyle edebi tavrın düşünsel arka planını oluşturur. Ona göre felsefe, insanın kendini ve evreni anlama çabasıdır; edebiyat ise bu arayışa duygu, ses ve hayal katarak yeni anlam katmanları inşa eder.
Duygunun anlamla buluştuğu eşsiz bir kesişim noktasında şekillenir onun için yazmak. Yalnızca düşünceyi satırlara aktarmak değil; duyguyu anlamla harmanlayarak, okuyucunun iç dünyasında yankı uyandırmaktır yazmak.
Bu yüzden kendisini bir anlamda “Edebiyat Simyacısı” olarak tanımlar: Duyguyu söze, sözü düşünceye dönüştüren her metin, kendi ruhunu taşır; her kelime, bir kalpte iz bırakmayı hedefler. Yazıları bilgi aktarmaktan öte; hem sorgulayan bir zihnin hem de hisseden bir yüreğin izini taşır.
Yazarken, okurun düşünmesini -durmasını-hissetmesini ister. Satırlarında sorular dolaşır:
- “Bu cümle seni nereye götürdü?
- “Bu imgede kendini buldun mu?”
Eğitime ve Öğrenmeye Dair Vizyonu
Eğitim anlayışı, yalnızca bilgi aktarmaya değil, bireyin çok boyutlu gelişimini desteklemeye odaklıdır. Ona göre eğitim, zihinsel bir aktarım değil; düşünsel bir inşa, duygusal bir etkileşim ve insani bir dönüşüm sürecidir.
Bu bakış açısıyla öğretmenlik, yalnızca bir meslek değil; bir anlam taşıyıcılığı, bir varoluş rehberliğidir.
Edebiyat -şiir, masal, hikâye ve roman gibi türleri ders içeriğinin ötesinde- öğrencilerin yalnızca okuma ve yazma becerilerini geliştiren bir alan olarak değil; aynı zamanda hayatı anlama, duyguları tanıma ve düşünce üretme kapasitesini inşa eden bir araçtır.
Eğitimde ezberden çok içselleştirmeye, öğretilen bilgiden çok yaşanabilir anlamlara ulaşmayı hedefler.
Öğrencilerle kurduğu ilişkide rehberlik, onların potansiyelini keşfetme yolculuğunda güvenli bir alan oluşturma fikriyle şekillenir.
Bu nedenle eğitim vizyonu, bireyin hem akademik hem de duygusal zekâsını güçlendiren, bütüncül ve değer temelli bir öğretim modeline dayanır.
Eğitime ve Öğrenmeye Dair Misyonu
Eğitim anlayışında, öğretmenlik yalnızca bir meslekî görev ya da bilgi aktarım aracı olarak değil; bireyin bilişsel, duyuşsal ve sosyal gelişimini destekleyen, anlam inşasına aracılık eden çok boyutlu bir rehberlik süreci olarak tanımlamaktadır.
Bu bağlamda öğretmenlik, pedagojik bir pozisyonun ötesine geçerek; öğrenciyle kurulan etkileşimde kimlik, değer ve anlam üretiminin merkezinde yer alan bir varoluş pratiğine dönüşmektedir.
Edebiyatı dersin ötesinde bir yaşam dili olarak sunmaya çalışır; öğrencilerine edebi metinleri ezberletmek yerine, onları içselleştirmeyi ve hayatla bağ kurmayı öğretme amacındadır.
Yazı yazmayı sadece anlatmak değil; *anlamı dönüştürmek* olarak görür.
Öğrencilerine, okurlarına ve nihayetinde kendine şu soruyu içtenlikle hatırlatır:
“Anlamın simyasına dönüşen bu harfler, insan ruhunda hangi derin dönüşüme kapı aralamaz ki?”
Ve bu dönüşümü, birlikte büyütmeye davet eder.
💙 *Hoş geldiniz.*
#SimyanınDiliEdebiyat
